Masa & Kadın

masa ve kadın
masası olan kadın
masası olmayan kadın
masasına oturamayan kadın
masabaşından kalkmayan kadın
lokması boğazına düğümlenip, sofra başında kalan kadın
hastanedeki yatağına , tuzsuz yemekhane aşları masayla getirilen kadın

mutfak masasında dolma saran kadın
mutfak masasında tez yazan kadın
salon masasına dantel ören kadın
masaya mahkum kadın

masanın önüne geçen kadın
kendini geçemeyen kadın
önüne hep bir sınır çizilen kadın
masanın önündeki kadın
masanın arkasındaki kadın
meclis’te kürsü sahibi olan kadın
bir mecliste söz sahibi olan kadın

‘evinde oturan kadın’
ofiste masabaşında oturan kadın
ama o, ‘çalışan kadın’

………………….

Kadın, bir ofiste çalışmaya başladığı anda, ‘evinde oturan kadın’ dan ‘çalışan kadın’ sınıfına dahil olur .Oysa, ofisinde masasının başında oturan kadın olmuştur ancak. Olsun, görünmeyen bir eşik atlamıştır yine; baş örtme şekliyle ‘kısmen’ laik olabilmesi gibi…

Oysa, kadının eylemi aynıdır. Evinde de ‘oturur’ , ofisinde, masasının başında da… ama o zaman, ‘evinin kadını’ ndan ‘masasının kadını ‘ oluvermiştir işte.

kadın sokağa da çıksa, yaptığı en sesli protesto oturma eylemi değil midir ayrıca?

Ömer Uz’un ‘Masası’nın Kadını‘ kitabında ‘Kadın ve Aidiyet ‘ başlıklı makalesinde eleştirdiği gibi,
‘ Kadındaki aidiyet ihtiyacı esastır. Toplumda kadın, hep kişilere, (çoğunlukla ailesindeki erillere) ve belirli mekanlara ait olarak görülür. ‘Babasının kızı’ , ‘bilmem kimin hanımı’ , ‘şunun anası’ olarak anılır. Mekandaki bağımlılık en çok ‘evinin kadını’ nda göze çarpar. ….ve madem, kadın çalışmadığında ‘evinin kadını’ oluyorsa, sabah dokuz akşam beş mesaisiyle de çalışsa, ‘masasının kadını ‘ olabilir ancak. Ya evine, ya masasına ait olmalıdır kadın. ‘

Virginia Woolf’un meşhur ‘kadınlar çok çalışmalı ve kendilerine ait bir odaları olmalı ‘ cümlesini bilirsiniz. O kutsal odada bulunması elzem şey, masadır.

Bir de adını anmasak da, kadının meşhur ‘oturma’ eylemini gerçekleştirebilmesi için sandalye gereklidir. Kadın, evinde oturur görünür ama, vakit bulup da oturamaz nasılsa. Hiç iş yapmasa, bir çorba karıştırmaktadır. Masasının başında ders çalışan çocuğunu yoklar , televizyon karşısında ‘uzun oturan’ eşine atıştırmalıklar götürür hiç olmadı. Evde ‘uzun oturan’ erkek de olsa, nedense ‘evde oturma ‘eylemi yine kadına aittir, öyle kalacaktır.Ve kadının oturup oturmaması, hiç bir zaman erkeklerin tasası olmayacaktır. Umulur ki, kadın, evinde oturuyor da olsa masasının başında otursun…

ve evinde ,masasının başında, oturmaya teşvik eden eşleri olsun kadınların..

F.Betül

 

Ömer Uz, ‘Masasının Kadını’ , ‘Kadın ve Aidiyet‘, (İstanbul, İletişim, 2010) , 27.

mode: ‘academic writing’ teşebbüsüyle yola çıkıp, ‘arbitrary writing’ girişiminde bulunan öğrenci.

not: bu yazıda alıntı yapılan eser tamamen bir kurgu ürünüdür, gerçekle ilişkisi yoktur.

‘mesut varlık’a şükranla..

Yorum bırakın